|
Sıyasal devrim pratigi Avrupa kitasini sarsdiginda
ozgurluk, kardeslik ve esitlik soylemleri halkin sloganlari olarak ilan
edilmisti. Aradan gecen iki yuzyildan fazla surede her yuzyilda bir devrim
niteliginde degisimlere tanik oldu dunya. Her devrim, `yeni bir yasam biciminin
turetilmesi uzerine` kuruluydu. Halkin kendisi mi istemisti bunlari, bunlar
toplumsal bir yasaya bagli olarak suregelen dogal ilerlemenin bir sonucu muydu
yoksa iktidar kendini yeniden uretmek icin motive edilmis kitleleri mi
kesfetmisti? Iktidar, halktan hic vazgecmedi. Mesruiyetini saglamanin yollarini
hep buldu. 20. Yuzyilin son ceyreginde butun duvarlari yikmayi hedefleyen
iktidar, kendisini daha fazla sorgulatmaya tahammul edemedi ve kendi kurdugu
yapiya (iktidar bicimine) herkesten once saldirdi. Bu yikim daha once turettigi
yapinin zaman, mekan ve akil anlayisina meydan okuyarak yok etmek seklinde
ortaya cikti. Yeni Iktidar, bir zihniyettir; total bir akildir, bir fisiltidir
kulaktan kulaga dolasan ama kasitlidir...
Sonucta,
Zevkler ve Renkler Tartisilmaz!
Tek tip yasam biciminin kotulenmesi icin zevklerin
ve renklerin kisiden kisiye degistigini kabul ettik once. Daha sonra bunun
tartisilmaz oldugunu ilan ettik. Ozgurluk, zevk ve renk uzerine insa edildi.
Istenen, aliskanliklari ve tabulari yikacak bir akil olusturmakti. Aslinda tartismaktan yasaklandigimiz sey,
eskinin tek tipciligiydi. Herkesin birbirinden farkli oldugunu ve farkli
arzulara sahip olabilecegini akillara yerlestirmekti. Oysa biz sadece
tartismaktan kacmak icin kullandik bu sozu. Farkinda olmadan bireyselligi
boylece kutsadik, tartisma konusu bile yapmadik. Iktidar, bireyi kutsadi,
ozgurlugu tartisilmaz yapti. Bireysellik, farkli zevklere sahip olmakla;
ozgurluk ise tartisilmazlikla yerlestirildi akillara. Uzlasmaya ihtiyac yoktu,
her zevk satin alinabilirdi... Madem ki farkliydik, daha cok secenegimiz
olmaliydi. Farkliliklarin pesinden kosmaya basladik. Tartisma konusu yapmadik
bunlari. Mikro iktisat ve yonetim yeniden kesfedildi. Bir zamanlar tabu olan
seyler, marjinal degerler olarak kutsandi. Istatistikte dikkate alinmayan
marjinal degerler bile sorgulanmaya basladi. Her biri yeni bir iktidar
pratiginin yolunu acti, iktidar kilcal damarlara kadar nufuz etmeliydi. Mutlak
kontrol saglamanin en iyi ve tek yolu buydu artik...
Her
Dusunceye Saygiliyim Ben, Yeter ki Yeni Olsun!
Dusunce ozgurlugu, kokleri devrime dayanan bir
ozgurluk tanimlamasi. Gorevini her donemde cok iyi yerine getirdi. Her turlu
kisitlayici akla karsi durmanin yegane silahi. Bagnaz olarak adlandirilan
toplumlar, dusunceye saygi duymamakla suclandi hep. Ya da farkli dusuncelere
saygi duymayanlar bagnaz olarak damgalandi. Geri kalmislikla suclandilar.
Hosgoru ve saygi gibi kavramlar, toplumlari yumusatmak icin vazgecilmez
silahlar. Kim hosgorusuz ya da saygisiz gorunmek ister ki? Peki ya, fikirlerini
savunmak, hosgorusuzluk ve saygisizlikla es tutulursa ne yapilmali? Bu
celiskiyi hep yasadik.. Yeni Iktidar, kisileri ve fikirleri siniflandirdi;
kendi urunlerini kutsayanlari ilerici ve yenilikci olarak sundu. Kendisinin
aksine olan fikirleri ise, gerici ve statukocu. Statukocu olmak kotu cagrisimli
bi kavram olarak yerlestirildi zihinlere. Statukocu isen, asagilanmayi hak
ediyorsundur; cunku statukocu olmak, gecmisin kazanimlarini savunmaktir, geri
istemektir; evet gerici ise bu anlamda gericidir, geri istemektedir. Statukoyu
savunmak, Yeni Iktidarin ta kendisine saldirmaktir... Peki neye gore geri, neye
gore ileri? Tarihsel olarak eski olan geri oldu, yeni olan hersey ise ileri.
Ileri olan hersey `dusunce` oldu. Bundan sonra yikmak kolaydi isteneni. `Eski`
demek yeterliydi. Iktidar, kendi kavramlarini kotuledi yeri geldi, bazen eskiye
yeni isimler buldu. Surdu piyasaya, zaten alici cok. `Degistim ben!` diyeni cok
duyduk. Ya degisecekti ya da yok olacakti kendince. Herkes yeni gomleklerini
giydi. Eski olan kotu oldu, klasik olan zevksiz; yeni olan iyi oldu, giyen
zevkli, yeni gomlek ise moda oldu...
Yeni
Koye Eski Adet Getirme Canim Sen de!
Yeni İktidar retoriginin odaginda `degisim`
soylemi var. Degisime ayak uydurmaktan bu kadar cok bahsedilmemistir. Degisime
ayak uydurmak bir erdem oldu. Yani bukalemun misali... Bulundugu ortama uyum
saglayan tercih ediliyor artik. Ama kimse sormuyor, `Bu ortami kim yaratti?` ya
da `Kim uymamizi istiyor?` diye. Ama
bizden istenen soru sormamiz degil, cevaplari bizim icin zaten hazirlanmisti.
Cevaplar paketlendi, donduruldu, istiflendi ve piyasaya sunuldu. Bizler, dondurulmus
gidalara daha fazla yonelir olduk ya da mikrodalga seceneklere; aaaa bak burada
yikanmisi var, dogranmisi var, pes vallahi bunu da yapmislar!.. Kavramlar
yeniden tanimlandi, tanimlar sloganlara cevrildi; sloganlar ortaya atildi,
kelime dagarcigi azaltildi, zaten kimsenin cumle kurmaya ihtiyaci yok ki, aaaa
bak burda hazirlanmisi var!... Insan rahata cabuk alisir derler, dogrudur...
Yeni Iktidar retoriginin merkezindeki ikinci soylem ise `hiz`. Hem de
`degisimin hizi`. Cok cabuk degisiyormus ortam, ayak uydurmak lazimmis. Kim
degistiriyor? Kim neyi degistiriyor? Kendi aralarindaki tepismeleri bize degisim diye yutturuyor
olmasinlar! Bir de hizli olunacakmis! Tabi ya, kim once davranirsa o kazanir
degil mi! Kolay olsun, cabuk olsun; bir
an once yemeginizi yiyin de isinize kosun! Bakin size kolay hazirlanir yemekler
bile yaptim, yemek icin oyle vakit falan harcamayin atin mikrodalgaya bes
dakikada hazir. Bir de yerli mali takintisi var Yeni İktidar`in. Acaba ne kadar
yerli ona bakiyorlar, cok yerliyse sorun yok, cunku zevkler ve renkler tartisilmaz;
ama hani soyle ulusal derecede yerli ise `birakin kardesim eski kafaliligi,
yeni koye eski adet getirmeyin!` diye yersiniz lafi, hem de yerlilerden...
Dogrular yeniden tanimlaniyor. Eski dogrular, geri ve yavas oluyor; yeni
dogrular kose donduruyor, basimiz donuyor donmekten...
Biz Bir
Mozaigiz!: Ulusalin Yikimi ve Yitimi
Ne zaman terfi ettik mozaiklige acaba? Mozaik
oldugumuzu kabul etmekle, ”kucuk” ve “birbirinden farkli” parcalardan
olustugumuzu kabul etmis olmadik mi! Yeni Iktidar, kulturel zenginlik
soylemiyle, o kucuk ve birbirinden farkli parcalara dem vururken butunu
yitirdigimizin farkina vardik mi acaba? O parcalarin ne olusturdugu onemli
degil artik. Niye ihtiyac duyuldu boyle bir tanimlamaya? Bir zamanlar butun
vardi bizim icin. Butunun amacini gerceklestirmesi vardi. Yani birimiz hepimiz
icin hepimiz birimiz icin. Simdilerde, birimiz hepimiz icin kismi iskartaya
cikarildi. Cunku mozaik parcalarinin tamamini ya da bir kismini kullanarak
baska baska resimler olusturmak mumkun... “Herkes basinin caresine baksin”
yaklasimi hakim oldu zihinlere. Risk ve sorumluluklar parcalara yuklenirken
kazanclar ve yetkiler merkezde birakildi. Ya kontrol? Tabii ki merkezde. Yeni
Iktidar kendini merkezde konumlandirdi. Ama soz konusu olan, alinmasi gereken her
turlu risk, maliyet ve sorumluluk oldugunda merkeziyeti kotuledi. Hıyerarsıyi
kotuledi... Cunku kazanclar hemen akmaliydi merkeze. Peki nasil gorunmez kildi
kendini Yeni Iktidar? Tabii ki sayisal dunyayi kurgulayarak. Her turlu bilgi
iletisim aginin arkasina gizledi kendini. Seffafligi yuceltti. Oyle ki herseyi
ve herkesi takip edebilsin. O kadar karmasik bir sayisal ag kurdu ki, asagidan
ulasmasi neredeyse imkansiz ve bir o kadar da maliyetli. Kuresel is bolumu buna
gore kurgulandi. Herkes kendi sebekesini kurmali artik. Kurabildigin surece
kendi coplugunde otme sansin var. Peki ya bir ust sebekenin cikar alanina
yanlislikla ayak basarsan? İste o zaman yandin, hemen gosteriverirler sopayi...
Biz bir mozaigiz artik, cignenmeye hazir kucuk lokmalar gibi...
Biz Bir
Aileyiz!: Yalanini Sevsinler...
Ulusalin yikimi ve yitimi, daha kucuk olcekli
kurumsal yapilarin olusturulmasini gerektirir. Yani ekonomik olarak daha kucuk
parcalara ayrilmamasi gereken en kucuk yapitasi ne olmalidir? Toplum soz konusu
oldugunda bunun aile oldugunu soyleriz. Aile, daha kucuk parcalara
bolunemeyecek en kucuk ekonomik ve toplumsal kurum olarak hala gecerliligini
surduruyor. Bununla birlikte, onu yekpare tutan nitelikler uzerinde daha da
dusunulmeye baslandi. Oyle kurumsal yapilar olusturulmali ki, aileyi bir arada
tutan seylerin benzeri olmali icinde. Insanlarin kendisini gerektiginde
sinirsiz olarak adayacagi tek kurum aile. Aile her zaman onceliklidir; zaman ve
mekan gozetilmeksizin fedakarlik yapilir aile icin. O halde yapilmasi gereken,
aidiyet yaratan her duyguyu ve eylemi, kurulan yapilara tasimaktir. Ancak tek
bir farkla... Yeni Iktidar, yeni aile yapisini bireysel cikarlar uzerine insa
etmek ister. Bireylerin ekonomik cikarlari ailenin yeni degerleridir.
Gerektiginde kendi basina hareket edebilen, finansal kararlar icin bir yonetim
kurulu misali ortak kararlar alan, anlasma saglanamadigi takdirde dagilan aile
bireyleri artik yabanci degil bize. Aile icinde bireylerin esitlenmesiyle,
eskinin hiyerarsik aile yapisi duzlestirilmistir. Amaclanan gercek esitlik
saglamak degildir, ailede baba disindaki bireylerin korunmasi degildir.
Birbirine “aglarla” bagli olan bir aile yapisi ongorulmektedir. Ve bu aglar,
her turlu ekonomik, toplumsal ve siyasal cikarlardan olusan ve tercih konusu
edilebilen aglardir. Kolaylikla bir ag yapisindan koparak baska aglar icine
girebilecek esneklikte ve buna uygun deger yargilariyla donanmis aile
bireyleri... Tipki bir ulkenin yurttaslari gibi... Yurttas, bir ulusal ailenin
bireyidir. Yurttas, haklari ve yukumlulukleri olan siyasal bireydir. Siyasal
kimligi yok etmek/degistirmek, yurttasi yok etmektir/degistirmektir. Yurttasi
yok etmek/degistirmek, hak ve yukumlulukleri yok etmektir/degistirmektir; yani
siyasal bireyi yok etmektir/degistirmektir. Yurttasin bireye donusturulmesi bu
anlamda kasitlidir. Yurttaslik kazanimini reddetmektir. Yurttasi bireye
donusturdukten sonra geriye tek bir sey kalir. O da sinir otesi hareketini
kisitlayan her turlu engeli kaldirmaktir. Ama mutlak sinirsizlik mi? Hayir! Ticari
nitelige sahip oldugun surece bireysin ve kolaylikla hareket edebilirsin. Bu
anlamda, bireyin hareketini saglamanin yolu her turlu ulusal degerden
arindirilmasindan gecmektedir. Ve kuresel ailenin bireyleri, gelecegin yeni
koleleri olacaktir...
Acaba? :
Degerlerin Alt Ust Olusu
Koklu toplumsal degisim icin degerlerin alt ust
edilmesi gerekir. Bu degerler toplumsal, ekonomik ve siyasal olani olusturan
yapitaslaridir. Deger, her ne kadar psikolojik/sosyolojik bir kavram olsa da
bilim konusu olan her alandaki yapinin tutkalidir. Degerlerin degismesi, yapiyi
bir arada tutan seyin yeniden tasarlanmasi demektir. Burada sorulmasi gereken,
“Degisimi isteyen kimdir ve ne istemektedir?” sorusudur. Bu siralarda, acaba ne
dogru, ne yanlis diye dusunmuyor muyuz? Kafalarimiz karistirilmadi mi?
Zihinlerimiz, yeni deger yargilarina alistirilmiyor mu? Tepki verme bicimimiz
yeniden kurgulaniyor. Yeni platformlar icat ediliyor. Tepkiler belli
platformlarda toplaniyor. Ama etkili olmayan tepkiler yiginindan baska birsey yok
elimizde.
t